Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kaybetmek istediğim bahisler!

29 Mart 2022 Salı

17. Ankara Kitap Fuarı’nda okurla yazarın buluşmasıyla “okuryazar” olduk. Öncekiler gibi bu kez de okurla aramızdaki başlıca gündem ülkemizin içinde bulunduğu durumdu. 

Bu gündemin ayrıntılarına girmeden fuarın genel görünümüne ilişkin gözlemlerimizi paylaşalım. Birinci hafta sonunda Güldal Mumcu, ikinci hafta sonunda da Şükran Soner ve Işık Kansu ile birlikte hem okurla söyleştik hem kitaplarımızı imzaladık. “Kurtuluş Savaşı’nın 100. Yılında” başlıklı söyleşi yaptık. 

Programımızın öncesinde ve sonrasında fuarı gözlemledik. Güncel, kamuoyunun da yakından tanıdığı yazarlara elbette ilgi büyüktü. Ancak ilginin daha büyüğü Türkiye’nin güncel sorunlarıyla ilgili olmayan, kişisel gelişimden gerçek ötesi anlatıma kadar başka bir dünyanın yazarlarına idi. Başlıklarından da içeriği anlaşılabilecek bu kitapların yüz metreyi aşan kuyruklarla kabul görmesi ayrı bir inceleme konusu. Kuyruktaki gençlerden birine kitabı niçin okuduğunu sordum. “Beni her şeyden uzaklaştırıyor. Daha ne olsun!” yanıtını verdi. Oradan geçerken bizi tanıyan bir kişi, kara mizahla karışık araya girdi:

“Türkiye’nin sorunlarıyla ilgilenseler terörist muamelesi görürler...”

Kitap fuarıyla aynı anda konserlerin ve bazı yarışmaların da olması kalabalığı artırıyor, ilgiyi dağıtıyordu.

Sonuçta okurla yazarın kitapta buluşması güzeldir.

***

Kitap fuarlarında yanımda kâğıt kalem bulunduruyorum. Kimi okurlar öylesine okkalı cümle kullanıyorlar ki aynı sözcükler kullanılmazsa tadı bozulur.

Özellikle gençlere yurtdışı hedefi olup olmadığını soruyorum. Bazen de ben sormadan onlar konuya giriyor.

20’li yaşların ortasında pırıl pırıl bir genç, kitap imzalattıktan sonra müjdeli bir haber verir gibi seslendi:

“Ankara’da son günlerim. Yakında yurtdışına gidiyorum. Eğitim için. İki yıllık bir program. Biter bitmez döneceğim…”

Araya girdim:

- Gerçekten dönecek misin?

Soruma bozuldu:

“Elbette döneceğim. Dedim ya, sadece eğitim için gidiyorum…”

Ona daha önceki yıllarda yaşadıklarımı anlattım. Böylesi sohbetlerde konuştuğum gençler, planlı süre dolar dolmaz döneceklerini söylerdi. Onlarla bahse girerdim:

- Dönmeyeceksin!

“Döneceğim…”

- Hayır dönmeyeceksin…

“Göreceksiniz geldiğimde kapınızı çalacağım...”

- Bahse var mısın?

“Varım tabii...”

Böylesi bahislerden sonra kimileriyle hiç diyalog kuramadık. Gidip kaybolmuşlardı... Birini anımsıyorum. İki yıl sonra bir müjde verir gibi aramıştı:

“Burada her şey yolunda gidiyor. En az beş yıllık bir programa dahil oldum...”

Bana verdiği sözü, girdiği bahsi çoktan unutmuştu...

Ankara Kitap Fuarı’nda da dört gençten ikisi baştan kesinlikle dönmeyeceğini söyledi, döneceğim diyen ikisiyle bahse girdim.

Bahisleri kaybetmeyi o kadar çok istiyorum ki!

Önceki yıllarda yurtdışına gidenler, daha iyi bir yaşamdan tutun da eğitime kadar benzer nedenlerle bu tercihi yapıyordu. Son dönemde tercih yelpazesi genişledi. Artık ne olursa olsun Türkiye’yi terk etmek istiyorlar. Türkiye’de önlerine maddi bakımdan daha iyi olanaklar sunulanlar da tercihini değiştirmiyor.

Dikkat çeken bir başka değişiklik de şu:

Önceki yıllarda gidenlerin gözü arkada olurdu. Ülkesi ile bağını koparmazdı. Bugün neredeyse arkaya bakmadan terk etme duygusu var.

ODTÜ İnşaat Mühendisliği’nden bir genç şöyle dedi:

“Bu ülkede iyi insanlar tarafından yönetilme umudum kalmadı...”

***

Umut veren gözlemlerle devam edelim… Nefesimizi gözetip elini sıktığımız kişilerin çoğu Ankara’da oturuyordu. Çevre illerden sadece kitap fuarı için gelenler de vardı.

Başkentte “Büyük Ankara” diye bir kavram vardır. Çankırı’dan Konya’ya, Bolu’dan Çorum’a uzanan, iki, üç saat yarıçaplı bir dairedir.

Konya’dan gelen çiftçi Durmuş Üner, Nevşehir’den gelen market işçisi Aziz, Yozgat’tan Selim Öğretmen not edebildiklerim. Bir de Erzurum’dan Adil Başoğul…  Sırf kitap için Erzurum’dan gelmiş. Kırklarelili. Oğlu Erzurum’da okuduğu için oraya yerleşmiş. Felsefe, şiir, edebiyatla iç içe. Kitapları var, yazıyor ve okuyor.

13. yüzyılda ilahiyatçı Thomas Aquinas’ın Batı kütüphanelerinin çoğunun girişinde yazılı Latince sözüyle noktayı koyalım:

Timeo hominem unius libri!

Tek kitaplı insandan sakınırım!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024
BOP’ta yeni süreç! 10 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları